BÜYÜK PATLAMA TEORİSİ - EVRENİ ANLAMAK
Çok büyük ve kaotik bir evrende yaşıyoruz. Ve içerisinde
bulunduğumuz evrenin nasıl oluştuğu, nasıl bir yapısı olduğu ve nasıl
davrandığı gibi sorular, insanlık tarihi boyunca her zaman merak ve araştırma
konusu olmuştur. Evreni, doğa yasalarını anlamak ve modellemek, modellerimizin
yetersiz kaldığı yerlerde yeni modeller üretmek bilimin asıl amacıdır.
Günümüzde evreni en iyi şekilde açıklayan ve anlaşılabilmesine büyük ölçüde fayda sağlayan Büyük Patlama Teorisi, evrenin tek bir noktadan başlayıp, genişleyerek günümüze kadar geldiğini öngören önemli bir modeldir. Teoriye göre, evren çok sıcak ve yoğun bir noktadan patlayıp, ivmelenerek genişlemektedir. Buradaki patlama kelimesinin kelimenin ilk anlamındaki patlama olarak değil, bir noktadan doğma, başlama anlamında kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Elbette, evrenin tek bir noktadan doğmuş olabileceği fikri, değişik gözlem ve kanıtlar sonucu bir takım analizlerin ışığında ortaya atılmıştır.
Günümüzde evreni en iyi şekilde açıklayan ve anlaşılabilmesine büyük ölçüde fayda sağlayan Büyük Patlama Teorisi, evrenin tek bir noktadan başlayıp, genişleyerek günümüze kadar geldiğini öngören önemli bir modeldir. Teoriye göre, evren çok sıcak ve yoğun bir noktadan patlayıp, ivmelenerek genişlemektedir. Buradaki patlama kelimesinin kelimenin ilk anlamındaki patlama olarak değil, bir noktadan doğma, başlama anlamında kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Elbette, evrenin tek bir noktadan doğmuş olabileceği fikri, değişik gözlem ve kanıtlar sonucu bir takım analizlerin ışığında ortaya atılmıştır.
Evrenin genişlemesi, Büyük Patlama Teorisi'nin yapı taşı niteliğindedir.
1920'li yıllarda Edwin Hubble yapmış olduğu gökyüzü gözlemlerinde bize göre çok
uzak olan galaksi kümelerinin renklerinin kırmızıya kaydığını keşfetti. Peki,
bu ne anlama geliyordu? Bu durum fizikçiler tarafından Doppler Etkisi olarak
adlandırılır. Doppler Etkisi, sesin ve ışığın frekanslarının göreceli olarak
değiştiğini söyler. Tıpkı uzaktaki arabanın sesinin kalın, yanımızdan geçen
arabanın sesinin ince olması gibi. Bize yaklaşan sesler tizleşir(incelir) ve
bizden uzaklaşan sesler ise pesleşir(kalınlaşır). Burada bize göre sesin
frekansı değişmektedir. Ancak, gerçekte sesin frekansında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu durum, arabanın yaklaşmasından veya uzaklaşmasından kaynaklı olarak göreli bir algı durumudur. Aynı şekilde bizden uzaklaşan yıldızların ışıklarındaki
parlaklık, bizden uzaklaştıkça azalarak kırmızıya kayar. Bu kayma, galaksi
kümelerinin bizden uzaklaştığını gösterir. Hubble'ın bu büyük keşfi,
evrenin genişliyor olduğu fikrinin ortaya çıkmasına neden oldu.
Evren ile ilgili en önemli
bilgi kaynağımız ışıktır. Gök cisimlerini gözlemleyebilmemiz, evrende neler
olup bittiğini anlayabilmemiz adına yaptığımız en önemli şey dünyamıza gelen ışığı
yorumlamak ve analiz etmektir. Az önce de bahsettiğimiz gibi gök cisimlerinden
gelen ışığın kırmızıya kayması bize evrenin genişlediğini gösterdiği gibi daha
bir çok bilgiyi de içermektedir. Gök cisimlerinden yayılan ışık dünyamıza gelene
kadar milyarlarca ışık yılı yol kat eder ve uzayda yapmış olduğu uzun bir
yolculuğun ardından dünyamıza ulaşır. Ve biz aslında gece gökyüzüne
baktığımızda yıldızların milyarlarca yıl önceki halini görürüz. Mesela bir
yıldızın kaydığını gördüğümüzde aslında o yıldız şuan kaymamaktadır. Milyarlarca yıl önce kayan bir yıldızın son yayımladığı ışık yeryüzüne yeni ulaştığı için
biz o yıldızın kayışını şimdi görürüz. Aynı şekilde, eğer güneş birden yok olsaydı biz güneşin yok olduğunu 8 dakika sonra anlayabilirdik. Çünkü güneşten gelen bir
ışık yer yüzüne 8 dakika sonra ulaşır. Peki Işık, diğer bir deyişle
elektromanyetik dalga bize evrenin var oluşunun ilk dönemleri hakkında da bilgi
verebilir mi? Evrenin ilk zamanlarından bu yana uzayda yolculuk yapan ve
günümüze kadar gelen elektromanyetik dalgalar var mıdır?
KOZMİK MİKRO DALGA ARKA
PLAN IŞIMASI BULUNDU!
Yazımın bu kısmından itibaren ışık yerine “foton”
kelimesini kullanarak devam edeceğim. Çünkü ışık, foton adı verdiğimiz küçük
enerji paketçiklerinden meydana gelmektedir ve ışığın frekansını ve tüm
özelliklerini bu foton adı verdiğimiz parçacıkların enerjileri belirler.
Hubble’ın evrenin genişlemesine dair bulduğu en önemli kanıtın arkasında
şu gerçeklik yatıyordu. Evren hızla genişliyor ise zamanı geriye alarak düşünürsek,
şu an birbirinden uzaklaşan bütün cisimler bir zamanlar bir
aradaydılar ve eğer ilk başına gidersek bütün madde bir zamanlar sonsuz küçük
tekil bir noktada sıkışmış durumdaydı. O halde, evren sonsuz, tekil, küçük ve yoğun bir
noktadan genişlemeye başlamıştır. Buradaki genişlemeye başlama durumuna patlama
adı verilse de gördüğünüz üzere bu bildiğiniz gibi bir patlama değil genişleme
ifadesidir. Evren genişlemeye başladıktan 380.000 yıl sonra ilk atomlar meydana
gelmiştir. Bu 380.000 yıl içerisinde evren atomların oluşmasına izin vermeyecek
kadar çok sıcaktı ve sadece atom altı parçacıklar oluşabiliyordu. İlk Hidrojen
atomu oluştuğunda evren 3000 Kelvin sıcaklığına kadar soğumuştu. Ancak bu
sıcaklık bize göre hala çok yüksek bir sıcaklık olup, yaklaşık 2727 santigrat
derecedir. Bu soğuma gerçekleştiğinden dolayı artık atomların oluşabilmesi için uygun
şartlar oluşmaya başlamıştı. Evren ilk haline göre daha az yoğun ve sıcak
olduğundan artık fotonlar da uzay boşluğunda hareket edebilmeye başladı. Atom veya herhangi bir parçacık ile etkileşmeden uzay boşluğunda ilerleyebildiler.
380.000 yıl önce evren homojen bir şekilde hidrojen atomlarından meydana
geliyordu. Şuan ki bildiğimiz yıldızlar, galaksiler, gök adalar, samanyolları gibi, kısaca bildiğimiz hiçbir şey yoktu. Eğer büyük patlama teorisi doğru ise bu 3000 Kelvin sıcaklığındaki hidrojen
atomlarının yapmış olduğu enerji salınımları yani yaydıkları fotonlar, günümüzdeki evrende saptanabilmeliydi. Homojen olarak evrenin her köşesinden bu ışınımların gözlenebilmesi büyük patlama teorisinin en önemli ikinci kanıtı olma niteliği taşımaktaydı. Bu
ışınımlar, evren genişlediğinden dolayı uzayda seyahat ederken frekansları
azalacak ve bize gelene kadar radyo dalgaları mertebesinde olacaklardı ve
teorinin de ön gördüğü gibi 1960 yılında kozmik mikro dalga arka plan ışımaları deneysel
olarak gözlemlendi. Aynı zamanda bu durum evrenin sıcaklığının homojen bir
şekilde dağıldığını ve evrendeki her noktanın sıcaklığının yaklaşık 3 Kelvin
olduğunu da gösterdi. Büyük patlama teorisinin bugün geçerliliğini korunmasının ve
evrenin var oluşunu en iyi açıklayan model olmasının en büyük nedeni bu iki
sağlam kanıta sahip olmasıdır.
Peki, Büyük patlamadan önce ne vardı?Büyük patlamaya sebebiyet veren neydi ?Evren ne oldu da birden genişlemeye başladı ?Büyük patlamadan önce başka evrenler var mıydı?Evrenin sonu ne olacak, hep bu şekilde genişlerse bizi nasıl bir son bekliyor?
Büyük patlama
teorisi bu sorulara henüz cevap verememektedir. Bu soruların cevabını arayan yeni
evren modelleri üzerinde çalışmalar sürdürülse de bu soruların cevaplarını kapsayan yeni bir model ortaya çıkıp
kendini ispatlayana kadar Büyük Patlama Teorisi güçlü bir şekilde geçerliliğini koruyacaktır.
Bilimle kalın…
Profesör Hanım
Yorumlar
Yorum Gönder